Selanik Yemek
Mikel: Otobüsün içinden
başka bir şubesini görüp tabelasını beğenmiştik. Onun için ilk kahve
molasına onu uygun görüyoruz.. Garson menüden önce su getiriyor masaya;
gülümsüyorum.. Kahve siparişimizle birlikte de ikramlık kekler ve
kurabiyeler geliyor; sırıtıyorum.. Evet, söylemişlerdi, buralarda adet
böyleymiş; ikramsız, susuz masa olmazmış.. Bu ilk duraktaki
misafirperver tavır sonraki duraklarda da hep aynen devam ediyor zaten..
Bu arada kordon boyundaki Mikel gayet doğru bir seçimmiş..Fiyat
buradan itibaren her yerde fiks zaten: Espresso ve Greko 2, latte,
filtre vesaire 3,5€ bu şehirde..
Zythos: Akşamüstü
atıştırması ve biralarını denemek üzere programlıyoruz kendimizi Zythos
için. Dekorasyonu Karaköy Lokantası’nı andıran mekanda masa yerine ahşap
barda oturmayı tercih ediyoruz. Yerdeki çinilere, Thonet iskemlelere
ama en çok da logoya bayılıyorum. Menüden Kızarmış Feta Peyniri, Ev
Yapımı Tavuk Sosis ve Patates Tavalı şarküteri tabağı seçip bira
meselesini bilene danışıyoruz. Birkaç çeşit tattırıldıktan sonra sadece
bu mekana özel belirli sayıda üretilen Ionian Epos akıyor musluktan;
beğeniyoruz. Tepeden masalara da kaçamak bakışlar atıp tabaklarını
gözetliyorum. Herşey iştah açıcı görünüyor. Kendi seçimlerimizdense en
çok kızarmış Feta’yı ve biraları beğeniyorum. Bol kekikli ev yapımı
sosis keskin tatlardan hoşlananları mutlu edebilir. Kötü diyebileceğim
tek şey patates tavaları; sildim gitti aklımdan.. Bu siparişin
karşılığında 20.90€ ödeyince insanın aklına sırasıyla iki şey geliyor:
1. Yanlış hesapladılar! 2. Paris’te olsak sadece iki bira ve patatese bu
rakamı ödemiş olabilirdik!.. Bu şehir gerçekten ucuz.. (Katouni, 5
Ladadika)
Zyhtos’tan itibaren Ladadika
bölgesi de başlıyor diyebiliriz. Barlar sokağı havasında yan yana
kıvrımlı sokaklar boyu sayısız mekan var. Restoranlar, barlar,
tavernalar, canlı müzik, ayaküstü atıştırma, kısaca her telden sayısız
mekan ve eğlence alternatifi var. Gündüz daha sakin yüzünü gördüğümüz
bölgede gece yarısına yakın her kapıdan taşan müzik ve kalabalıklar
var.. Zythos’un hemen yanındaki 1901 adlı mekan, daha
gündüzden kopan insanlarla dolu tipik bir taverna. Biz sadece camdan
içerideki gündüz vakti eğlencesini dikizlerken bir takipçimden o an
gelen bilgiye göre geçen ay burayı denemiş ve çok da memnun kalmış
olduğunu öğreniyorum..
Savoy: Kordon’un en
güzel saatleri bence akşam aslında. Gündüz deniz güneş, kahve, piyasa
tamam da akşamları mekanların ışıkları yanıp müzik sesi yükselince daha
gönülçelen oluyor buralar. Hava kararmış, iki yemek arasında kahve
molası peşinde giriyoruz Savoy’a.. Mekanın havası, bar, kenarda DJ,
isteyenin elinde kokteyl ama çoğunuluğun masasında kahve; tamamdır,
keyifli bir yerdeyiz. Burası başka bir şehir olsa bu saatte böyle bir
ortamda kahve içmek imkansızdı ama burası Thessaloniki.. Kahve hep
öncelikli!.. Yüksek tabureli bankomuza oturur oturmaz bilin bakalım ne
geliyor? Suu!..Sonra kahve, sonra çörek, sonra muhabbet.. Garsonumuz
İstanbul’u pek seviyor, sohbet ediyoruz, ortak kelimelerle eğleniyoruz..
Gece burada devam eder diyeceğim ama yan
yana sıralanmış onca güzel mekan varken kafe safari daha anlamlı.. Alt
kattaki tıklım tıklım Zucca pek bir çekici. Tribeca loş ve yemekli.. Sherlock Speak Easy Bar,
ismine kurban!.. Aslında hiç mekan ismi vermeye gerek yok, Nikis
boyunca yürüyor ve birbirinden şık, güzel ambiyanslı yerlerden ruh
halinize uygun olanı seçiyor, tadına bakıyorsunuz, hepsi bu..
Sinatra Espresso Wine Bar: Mitropoleos no.20′de tam köşebaşı, tıklım tıklım bir uğrak noktası.. Oturacak yer bulunursa ne ala!..
Paylou Mela‘daki
mekanlar hava kararmadan önce keyifli.. Herkes açık havada bir tabureye
tünemiş, bir kanepeye yayılmış. Akşamüstü iş çıkışı dedikoduları var
masalarda, belli..
Coq Au Zen: Kendime has
gizli adres bulmakta üstüme yok, burada da bir tane edindim işte..
Agora’daki rezervasyon saatimizi beklerken yakalandığımız yağmura
müteşekkirim. Onun sayesinde bulduk sokağın sonundaki bu pasajiçi
adresi. Beyoğlu’ndaki gibi pasajlar düşünün; dükkanlar akşam olunca
kapanmış, gündüz köşeyi işgal eden kafe bar Coq au Zen tüm pasajı
kaplamış.. Bu güzel Fransız şarkıları ve mum ışığı eşliğinde kırmızı
şarap içmek isterdim burada.. Olamadı, gece daha uzun, kahveye devam!..
(Valaoritou, 37)
Civardaki sokaklarda gecenin geç saatlerinde açılan Tokyo, Fragile
gibi sabahçı kulüpler de var.. Bir de Agora’nın hemen yanında kalabalık
bir mekan var adını hatırlayamıyorum. Barında sıkışıp takılacak yer
bulamadığımız için hafızam silmiş olabilir!.. Şubat’ta Sasha çıkacakmış
burada DJ performans kategorisinden; enteresan!.
OYZEPI AΓOPA: Tur
grubunun müzikli taverna etkinliği övgülerle anlatılırken bizim planımız
zaten belliydi. Biz Agora’ya gelecek ve ille de Karides Saganaki
yiyecektik. Akşamüstü Zythos’a gitmeden önce uğrayıp rezervasyonumuzu
yaptırıyoruz ve dokuzda da masamıza kuruluyoruz. İki yemek salonu ve bir
bar bölümünden oluşan tipik bir meyhane burası. Müzik sadece bar
bölümünden belli belirsiz geliyor kulağa. Herkes yemeği ve muhabbeti ile
haşır neşir. İlk kim geldi ve kim paylaştı bilmiyorum ama Selanik’e
gelen Türkler’in büyük bölümü buraya geliyor belli ki.. Birkaç Türkçe
kelime ile buyur edilip Türkçe menü ile başbaşa bırakılıyoruz.
Siparişimizin en başında Karides Saganaki olması kimseyi şaştırtmıyor,
alışmışlar.. Kalamar soruyorlar, hayır diyoruz. O ertesi günün
programında çünkü.. Deniz Mahsullü Pilav ve birkaç çeşit meze seçiyoruz,
içeceklerimiz alışıldığı üzere Ouzo değil, Retsina şarabı.. Burada
porsiyonlarda ciddi bir sorun var, herşey çok fazla. Herşeyi ortaya
söylediğimiz halde hepsinden mutlaka kalıyor tabaklarda. Ahtapotlu,
kalamarlı, midyeli pilav aşırı başarılı. Karides Saganaki inanılmaz
lezzetli. Sırf bunu söyle, bir de ekmek; otur bana bana ye, o derece..
Ben Agora salatasını da çok beğeniyorum, içindeki pancarlar masada
tamamen biten tek şey.. Bu salatanın üzerindeki Feta, bu kez ızgara.
Yemekler de mekan da çok hoşumuza gitse de bir hata yapmışız aslında.
Yunanlılar yemeği geç yer kuralını dikkate alarak rezervasyonu biraz
fazla geç saate almışız, daha erken saatte daha cıvıltılı ve daha
keyifli görünüyordu oysa.. Daha erken gelsek, hatta o tıkışık ve loş bar
bölümünde alsak bu servisi eminim çok daha mutlu olacaktık..Gelecek
sefer için notumu bu şekilde düzeltiyorum o zaman. Meraklısına not:
Ortaya söylenen 4-5 tabak yiyecek ve bir şişe şaraba ödeden rakam 30€.
Eğer içinde kalamar ve ahtapot da olsaydı en fazla 50-60€
olacaktı..Demek istediğim, burada da soygun, vurgun yok..
ΟUZOU MEΛAΘPON Bu kısım
tamamen hizmet! Yemekten sonra bir müddet kuytu köşelerde dolanıp halk
nerelerde eğleniyor, ne yapıyor diye bakınırken şehrin en renkli, en
eğlenceli tavernasını da galiba keşfediyoruz. OYZOY MELATHRON gündüz
zeytin aldığımız çarşının yakınında, ıssızlığın ortasında dar bir sokak
boyu yayılmış müzikli, maskotlu, yemekli, bol eğlenceli bir mekan. Hatta
o kadar eğlenceli görünüyor ki içeride ayrı bir bar olmadığına göre bir
masada sıkışacak bir yer bulsak girip bir yemek de burada yiyeceğiz!
Dekorasyonu sevimli, cıvıl cıvıl yerleri seven ve akşam yemeğini
şarkılı-çalgılı bir ortamda yemek isteyenler listesine ekleyebilir.
(Karipi, 21)
ΜΑΥΡΗ ΤΡΥΠΑ yazar,
Mavri Trypa okunur ve Kara Delik manasına gelir. Canlı müzik yapılan bir
mekandan bahsediyorum; Agora çıkışında gittiğimiz yer.. Yemek sonrası
yaptığımız son keşif turunun ardından Ladadika’ya yönelip müzik
dinleyebileceğimiz bir yer bulmaya karar veriyoruz. Her tarz müzik ve
mekan arasından kafamızda bulunduğumuz ülkenin ruhunu yaşamak olduğu
için bu mekanı seçiyoruz. Canlı bir Rembetika grubunun performansı var.
Folklorik değil, güncel aşk şarkılarının söylendiği, arada buzuki soslu,
romantik, sıcak bir performans bu. Özellikle adamın seslendirdiği
parçalarda bu lisanın, bu müziğin aşk şarkılarına yakıştığını
düşünüyorum.. Burası bir performans merkezi olduğu için her akşam farklı
bir grup/solist var, dolayısıyla tarz hep aynı mı bilmiyorum ama yolu
düşenlere Kara Delik’i mutlaka öneriyorum.. Bu şehirde geçen güzel bir
günün ardından keyifli bir gece için daha iyisi olamazdı.. (Vaiou, 5
Ladadika)
TERKENLİS
(Tεpkεγdης- ΤΕΡΚΕΝΛΗΣ) Çörek mi lazım? Adres budur!.. Sokağı saran
paskalya kokusunun peşinden dükkana girip binbir çeşit “coureki” içinden
aklınızın kaldığı tüm çeşitleri deneyin. Kestaneli paskalyanın tadı
hala damağımdadır.. (Aristotelous köşesi)
Χατζηφωτίου (Hatzifotiou)
Baklava mı? Çikolata mı? Mela’da dolaşırken tesadüfen karşımıza çıkan
ve ününü sonradan keşfettiğimiz bu nefis tatlıcıya girmiş olmak günün en
güzel hareketi. Vitrindeki baklavalara mesafeli kaılp inanılmaz güzel
fındıklı çikolatalarından ve muzlu rulolarından alıyoruz. Sonradan gelip
bir koli kapatalım desek de çok geç, yetişemiyoruz.. (Paylou Mela, 37)
Plaisir Şehrin hem şık
pastanelerinden biri hem de popüler bir buluşma noktası.. Birinde
paskalya, birinde çikolata ve baklava yendiyse bunda da pasta denensin o
zaman!.. (Aristotelous ve Mitropoleos köşesi)
Alışveriş
Alışveriş deyince kimin aklına ne gelir
bilemem, benim skala bir hayli geniş.. Şehre, yöreye göre değişir.
Köşesinin kıvrılmasına kıyamadığım lüks poşetlerle de dönülür eve;
köyden erzak getiriyormuş gibi koli ile de.. Bazen kıyafetlerin arasına
şarap şişesi sıkıştırılır bazen zar zor taşınan bir valiz kitapla
dönülür eve.. Bu seyahatten giyim kuşam alınmayacak belli.. Ne alınırsa
doğru mutfağa!..
Vlali’de çarşı içini gezinirken
zeytinlere takılıyor aklım. Nefis Kalamatalar, zeytinin elli tonu..
Almamak olmaz, tadıyoruz, iki çeşitte karar kılıp siparişi veriyoruz.
Biri kocaman ve yeşil, diğeri daha dalı üstünde alacalı.. Biri
kahvaltılık, diğeri aperatiflik..
Her yerde Feta Peyniri. Hele pazar
yerinde, bir de öyle güzel damga basmışlar ki üstüne, burada bol bol
yiyelim, eve sadece fotoğrafını götürelim diyoruz ama dönüşte Free
Shop’tan bir iki paket atılıyor yine çantaya..
Hepsi olmasa da bazı klişeler güzeldir.
Her şehirden bir magnet de benim klişem işte.. Çok başarılı örneklere
rastlayamadım ama bir tane almadan da ayrılamazdım. Kale çevresinde,
Atatürk Evi karşısında ve çarşı içinde birkaç hediyelik eşyacı var. Ben
tercihimi Atatürk Evi karşısından yana kullandım.
Retsinasız olmaz!.. Bir marka değil bir
cinsten bahsediyorum; içeriğinde çam özü olan ve içerken bu aromayı
derinlerden aldığınız biraz kabaca bir şarap bu. Frascati’yi anımsattığı
için ben seviyorum.. Malamatina ve Kourtaki Retsinalarla eve
dönüyorum..
‘Dükkanlar haftasonu öğleden sonra
kapalı oluyor’ anonsu yapılmasına karşın, bir saatlik siestamızdan sonra
dışarı çıktığımızda akşam 19:00′a kadar birçok yerin hala açık olduğuna
sevindik. Bence saatler konusunda öyle aşırı sıkıntılı bir durum yok
gördüğüm kadarıyla. Kriz var hem, iş yapacak insanlar!.. Dükkanlar
demişken eczanelerin 21:00′e kadar açık olduğunu bizzat deneyimleme
şansımız oldu. Eczane ne işimiz yarar diyenlere sesleniyorum: Kozmetik
ile arası iyi olanların tanıyacağı dünyaca ünlü birtakım naturel
kozmetik markaları Yunanistan’dan çıkma olunca eczaneyle pekala işiniz
olabilir. Düşünün, her yer kapanmış, eczanelerin ışıkları ışıl ışıl
yanıyor. Vitrinler, standlar dolusu APIVITA ve KORRES
özenle sıralanmış; alınmaz mı? Alınır. Çam ve meşe özlü Korresler
benim; diğerlerine karışmam!.. Meraklısına Not: Freeshop’ta biraz daha
uygun fiyatlarla ama çok sınırlı çeşitle Korres’in bakım ürünü ve
parfümleri var, makyaj ürünleri yok..
Bana bu bilgiler yerine alışveriş için
en kestirmesinden sokak adı ver, bölge söyle diyenler için haritadan
işaretlenecek tam liste şudur; Tsimiki, Mitropoleos, Proxenou
Koromila, Paylou Mela, Aristotelous, Karolountil, Agia Sofias, Mackenzie
King, Kouskoura, Vogatsikou, Morgentaou, Mitropolitou Iosif.
Detaylar
Konaklama. Bizim otelimiz Egnatia Caddesi’ndeki 4 yıldızlı Capsis Hotel‘di.
Şehir merkezine yakınlığı ile hiç araç kullanmadan her yere yürüyerek
ulaşmak için gayet uygun bir otel.. Ücretsiz internet erişimi var ve
kahvaltısı oldukça zengin. Otelde yaptığım tek kahvaltıdan aklımda
kalan, sayısız çeşide burun kıvırıp Laz Böreğine benzeyen yöresel Galaktoboureka’yı 2 fincan kahve eşliğinde afiyetle mideye indirmemdir..
Lisan. Konuşurken değil ama okurken,
yazarken ve ararken problem. Telefonun haritasından, Foursquare’den
gerekli işaretlemelerin gitmeden yapılmasını şiddetle öneririrm. Benim Thessalonikilistem de kaydedilebilir.
Turunç. Şimdiye kadar giden hiç kimse
neden bahsetmedi bilemiyorum; belki de kimse mevsimine denk gelmedi.
Yoksa neredeyse tüm sokakları boydan boya kaplayan, sokağa neşe veren
üzerinden yapraktan çok meyve sarkan o güzelim turunç ağaçlarından
bahsetmez mi insan?
Nakit. Yaygın ödeme şekli nakit. Bu
nedenle kredi kartı ile ödeme için, kapısında logo görünen yerlerde
bile harcama yapmadan önce emin olmak gerekebilir.
Taverna. Turla gidip, düzenlenen ekstra
taverna Yunan Gecesi’ne katılmayı düşünenler için bir not: Turdakilerden
öğrendiğime göre Ladadika’da bir tavernaya gidilmiş ve eğlenceli bir
gece geçirilmiş..
Ayaküstü. Ayaküstü lezzetlerde Gyros,
Souvlaki ve pek zarif “slim fit” simitler var. Bir de meydanda
sahlepçiler.. Ben hiçbirini denemedim ama meraklısının aklında bulunsun;
domuz eti ile arası iyi olmayanlar tercihini tavuklu versiyonlardan
yana kullansın..
Sorun. Kapalı mekanların neredeyse hepsinde sigara serbest olunca alışmamış bünye rahatsızlık duyuyor.